Az gittim, uz gittim; dere tepe düz gittim. Dünyaları gezdim yetmedi, alemlere uzandı nefesim. Gördüğüm her yerde bir düştüm, düştüğüm yerde doğruldum; eğildiğimde oldu benim.
Dediler ey yolcu; aradığın Kaf Dağı’nın ardında, seni ona götürür ancak Zümrüdü Anka. Mesafeler mesafesiz kanadında, zaman ansız ve vakitsiz; uç uçabilirsen kendinsiz, cesaretin varsa.
Sordum bildim diyene; nedir Zümrüdü Anka, kanatları ne renk, nerden gelir ondaki bu ahenk. Dedi çokları sordu onu, arayan buldu mu bilinmez sorduğunu, kimi bulduğunda yitti ufkunu, kimi ufkunda buldu umduğunu.
Sefineler ile açıldım kör denizlere. Azgın dalgalarda yüzdüm göksüz göğün altında. Yersiz yurdun üstünde yürüdüm gözsüz köyün yamacında. Dizildi karşıma en sevdiklerim; dediler vazgeç, aradığın için çok geç. Yazılmış yazılan, kırmış kalemi yazan. Denizler mürekkep olsa, ağaçlar kalem; yetmez bu ilmi dökmeye kelam.
Bakmadım kimsenin sözüne, aldırmadım hiç bir terk edişe; düştüm yokun peşine. Harabelerden geçip yürüdüm bir hayalin izine. Yırtıldı gök, çalkalandı yedi denizler; daldım derinlere, ummanda bir damla gibi; açıldı dehlizler.
Görüşlerden bir görüş, gözsüz gördüm cismimi. Bilişlerden bir biliş, tarifsiz bildim kendimi; toprağımı çamur eden suyu, onu pişiren ateşi ve buharlaşan nefesimi. Beden elbisesinin buymuş meğer hikayesi; ne kadar malayani.
Dönüşte bir el tuttu beni; dedi bu gördüğün bedenindi, düşündün mü hiç ruhun kimdi? Böylece uzandı yolum Elest Bezmine. Deyip alnım yere her iki secdede; “Bela” diye yazıldı ismim anın zikrine.
Ben ki malayani bir adam, budur boşluğumda bulduğum tek anlam. Şiirler yazdım, duyurmak için değil sesimi, işitmek içindi seni.

Harika muhteşem 💫